Anadolu Medyası?
Bir önceki yazımda kısa bir analiz ve örneklemelerle “Yerel Basına Emzik” serzenişinde bulunmuştum.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, hafta ortası Anadolu Basını’ndan seçilen yılın enlerini Külliye’de ödüllerle onurlandırdı.
AA, A Haber, TRT, TGRT’den Kanal D’ye, Yeni Şafak, Milli, Sabah, Hürriyet ve Akşam gazetelerine, Fahrettin Altun, Hilal Kaplan, Abdulkadir Selvi’ye, aralarında birkaç yerel medya habercisi de bulunanlara 6. ANODULU MEDYA ödülleri verildi.
Sayın Cumhurbaşkanı konuşmasında, Anadolu basınının demokrasinin beslenmesi ve sağlıklı işlemesi bakımından hayati öneme sahip olduğuna vurgu yaparak, halkın vaktinde ve doğru bilgilenmesi, idarecilerin de halkın gündemini sağlıklı takip edebilmesi bakımından medyanın yeri doldurulamayacak bir görev ifa ettiğini dile getirdi.
Doğru tespit ve ara başlıklarla Sayın Erdoğan:
“Her şeyin küreselleştiği, her şeyin dijitalleştiği, her şeyin teknolojik mecralara evrildiği bir dönemde insanı sosyal çevresiyle hâlâ merkezde tutan sahiciliğin son kalesi işte bu anlayışla çalışan basın olacaktır.”
“Bir insanın ölümünü trajedi, bir milyon insanın ölümünü istatistik olarak gören zihniyetin dünyamızı istila etmeye başladığı bir dönemde siz her bir insanı ayrı bir değer kabul eden yaklaşımla farkınızı ortaya koyabilirsiniz...”
“Sosyal medya gibi doğrunun yalanla, iftiranın kumpasla, çarpıtmanın kötü niyetle, sinsiliğin çıkarcılıkla karıştığı mecraları zapturapt altına alacak olan da yine sizin gayretinizdir...”
Ayrıca, doğru ve hakikatli bir kanaatin beslediği demokrasi kültürünün millî iradenin üstünlüğünün güçlü şekilde korunmasının da temel şartı olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, genel olarak basının, özellikle de Anadolu basınının bu yönüyle mutlaka desteklenmesi ve teşvik edilmesi gereken bir vazife gördüğünü kaydetti.
Hangi Medya?
Neyse ki, hiç de hoş bulmadığım taşra basını, taşra muhabiri, taşra gazeteleri ya da gazetecileri nitelemeli tanımlamaları artık tarihe gömüldü.
Şimdilerde ise Anadolu Basını güncel ismi Anadolu Medyası tanımlamasından artık vaz geçmeliyiz.
Milli Mücadele yıllarında İstanbul basınından maada Anadolu’da oluşturulan ve böylece gelişen, tarihi süreçte Yerel Basın anlamında mahallinde neşredilen gazeteler bugün artık bu nitelendirmeden çıkmalıdır.
Şöyle ki, yukarıda özellikle geniş olarak örneğini verdiğim ödül töreninde kurumlar, yayın organları ve şahısları Anadolu Medyası ile nasıl ilişkilendiriyoruz? Anadolu Ajansı, ismini aldığı tarihi süreçte özel bir yeri var ve ismi ile bir markadır. Bunun dışındakileri neden hala Anadolu çatısı altında topluyoruz?
Anadolu’dan kasıt coğrafi ise yanlış; Örneğin İstanbul’un Trakya yakasındaki mahalli yayın kuruluşlarını nereye koyacaksınız? Hem yukarıdaki kuruluşların genel merkezleri Bâb-i Âli’den sonra sadece İkitelli ya da İstanbul’un batı yakasında mı? İstanbul dışında yayınlanan ve genele hitap eden gazeteleri diğer yayın organlarını angi isimle tanımlayacaksınız?
Hele hele elektronik yayıncılık medya kavramının içine girmişken...
Evrensel anlamda baktığınızda Dünya medyası ya da küresel medya, ülkeler anlamında Türk medyası, Amerikan ya da Japon medyası olarak tanımlanabilir.
Basın hürdür, evrenseldir ama içerik üretimde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tanımladığı gibi insan odaklı ve milli değerler temel ilkelerden olmalıdır. Bu anlamda Ulusal Medya kavramı da yetersiz kaldı ve bir yerlere çekildi ki..
Sonuç itibariyle, Yaygın Medya ve Yerel Medya tanımlamaları genel anlamda en uygunudur.